Öğrenmenin Gücü ve “Peşin Hüküm” Üzerine Bir Eğitimcinin Düşünceleri
Öğrenme, insanın dünyayı yeniden anlamlandırma sürecidir. Her yeni bilgi, bir yargıyı yıkar veya yeniden kurar. Ancak bu sürecin önündeki en büyük engellerden biri, zihnin inşa ettiği görünmez duvarlardır: peşin hükümler.
Bir eğitimci olarak yıllar içinde şunu fark ettim: İnsanlar çoğu zaman öğrenmekten değil, yanıldığını fark etmekten korkar. Çünkü yanılmak, benliğin savunma mekanizmasını tetikler. Oysa gerçek öğrenme, işte tam da o savunmanın yıkıldığı yerde başlar.
Bu yazıda, “Peşin hükümlü ne demek?” sorusunu yalnızca dilsel bir tanım olarak değil; aynı zamanda pedagojik, bilişsel ve toplumsal bir mesele olarak ele alacağız.
—
Peşin Hükümlü Ne Demek? (TDK Tanımı ve Anlam Katmanları)
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre peşin hükümlü ifadesi, “Bir konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan, önceden oluşturulmuş yargıya dayanarak düşünme eğilimi gösteren kimse” anlamına gelir.
Yani bir kişi, olay ya da fikir hakkında henüz tüm verileri görmeden, deneyimlemeden veya araştırmadan bir sonuca varmak, peşin hüküm sahibi olmaktır.
Bu tanım, aslında öğrenme psikolojisinin temel ilkeleriyle de doğrudan ilişkilidir. Öğrenme; merak, sorgulama, deneyimleme ve geri bildirim döngüleriyle gelişir. Peşin hüküm ise bu döngüyü daha başlamadan keser.
—
Pedagojik Açıdan Peşin Hüküm: Öğrenme Direncinin Görünmeyen Yüzü
Eğitimde “peşin hüküm”, öğrencinin zihinsel kapısını kapatan sessiz bir kilit gibidir. Öğretmen sınıfta ne kadar etkili bir anlatım yaparsa yapsın, eğer öğrenci “Bu dersi zaten anlamam” diye düşünüyorsa, öğrenme gerçekleşmez.
Bu durumun bilişsel açıklaması, önceden oluşmuş şemalar ile ilgilidir. Birey, geçmiş deneyimlerine dayanarak yeni bilgiyi ya kabul eder ya da reddeder. Eğer yeni bilgi mevcut şemayla uyuşmuyorsa, kişi ya onu çarpıtır ya da bütünüyle reddeder.
İşte bu noktada, peşin hüküm yalnızca bir fikirsel engel değil, nörolojik bir bariyer hâline gelir.
Pedagojik açıdan bu bariyeri aşmak için, öğretim süreçlerinde şu üç strateji önemlidir:
- Öğrencinin önbilgilerini ortaya çıkararak farkındalık yaratmak,
- Yeni bilgiyi kişisel deneyimle ilişkilendirmek,
- Yanılmanın öğrenmenin doğal bir parçası olduğunu göstermek.
Örneğin, “matematikte iyi değilim” inancı, birçok öğrencinin yıllarca kendini yetersiz hissetmesine yol açar. Oysa çoğu zaman mesele yetenek değil, geçmişteki bir başarısızlığın “peşin hüküm”e dönüşmesidir.
—
Öğrenme Teorileri Işığında Peşin Hüküm
1. Davranışçılık ve koşullanmış önyargılar
Davranışçı yaklaşıma göre birey, çevresel uyarıcılara tepki vererek öğrenir. Eğer bir öğrenci geçmişte bir derste sürekli olumsuz geri bildirim aldıysa, o derse karşı koşullanmış bir olumsuz tutum geliştirir. Bu, peşin hükmün davranışsal kökenidir.
2. Bilişsel öğrenme kuramı ve zihinsel filtreler
Piaget ve Bruner gibi bilişsel kuramcılar, bireyin öğrenme sürecinde “zihinsel filtreler” oluşturduğunu vurgular. Bu filtreler, hangi bilginin kabul edileceğini belirler. Peşin hüküm, işte bu filtrelerin katılaşmış hâlidir; bilgi, filtreye uymadığı için içeri giremez.
3. Yapılandırmacılık ve deneyimle dönüşüm
Yapılandırmacı yaklaşım, öğrenmenin aktif ve sosyal bir süreç olduğunu savunur. Öğrenci, bilgiyi kendi deneyimleriyle yeniden kurar. Ancak peşin hükümle yaklaşan birey, bu yeniden inşa sürecine dâhil olamaz; çünkü “doğrusu zaten bellidir.” Bu durum, toplumsal kutuplaşmaların da bilişsel temellerinden biridir.
—
Toplumsal Boyut: Peşin Hükmün Ekonomisi
Toplum düzeyinde peşin hüküm, üretkenliğin düşmanıdır. Yeniliğe direnir, farklı düşünceyi bastırır ve öğrenme kültürünü kurutur. Bir toplumda insanlar birbirlerini dinlemiyor, fikirleri yalnızca etiketlerle değerlendiriyorsa, orada öğrenme değil, yankı odası vardır.
Pedagojik olarak bu, “ortak öğrenme alanlarının” daralması anlamına gelir.
Ekonomik açıdan bakıldığında da, yenilikçiliği teşvik eden ülkelerle, kalıplaşmış yargıların hâkim olduğu toplumlar arasındaki fark, kişi başı gelirden çok, “öğrenmeye açıklık” düzeyidir.
—
Öğrenme Kültüründe Peşin Hükmü Aşmak
Bir sınıfta ya da toplumda peşin hükümleri aşmak için önce şu farkındalık geliştirilmelidir: “Yanılmak, öğrenmenin bedelidir; ama öğrenmemek, toplumun geleceğini pahalıya mal eder.”
Eğitimciler, eleştirel düşünme, sorgulama temelli öğrenme ve empati odaklı öğretim tekniklerini merkeze aldığında, öğrenciler de kendi yargılarını yeniden gözden geçirmeyi öğrenir.
Bir öğretmen olarak, sınıfta şu üç soruyu sık sık sormayı alışkanlık hâline getirdim:
- Bu konuda gerçekten yeterli bilgiye sahip miyim?
- Fikrimi hangi deneyim şekillendirdi?
- Eğer yanılıyorsam, bundan ne öğrenebilirim?
Bu sorular, hem öğrenciler hem de yetişkinler için zihinsel esnekliğin anahtarıdır.
—
Sonuç: Öğrenmenin Özgürleştirici Gücü
“Peşin hükümlü ne demek?” sorusu, yalnızca dilsel bir tanım değil; öğrenmenin önündeki en sessiz duvarlardan birini tarif eder.
Bir toplum, bireylerine düşünme, sorgulama ve değişme cesareti verebildiği ölçüde ilerler.
O hâlde şu soruyu birlikte düşünelim: Bir sonraki öğrendiğiniz şey, gerçekten yeni bir bilgi mi olacak, yoksa eski bir yargının süslenmiş hâli mi?