İçeriğe geç

Ankara’yı kim kurdu ?

Ankara’yı Kim Kurdu? Bilimsel Merakla Katman Katman Bir Şehir Okuması

Merhaba! “Ankara’yı kim kurdu?” sorusu ilk bakışta tek bir ada karşılık verecekmişiz gibi duruyor. Oysa arkeoloji, tarih ve coğrafyanın birlikte okunduğu bilimsel bir mercekle bakınca, Ankara’nın bir “kurucu”dan çok, üst üste eklenen kurucu katmanlara sahip olduğunu görüyoruz. Bu yazıda, herkesin anlayacağı bir dille ama bilimsel veriye yaslanarak, kentin kökenini dönem dönem inceleyip soruyu daha doğru sormaya çalışacağız: Ankara ne zaman ve nasıl “şehir” oldu?

Tek Bir Kurucu Aramak Neden Yanıltır?

Arkeolojik ve tarihsel veriler, İç Anadolu’da kentleşmenin bir anda ortaya çıkmadığını, farklı toplulukların izlerinin zamanla üst üste bindiğini gösterir. Bu nedenle “kurucu”yu tek bir kişi ya da topluluk olarak sabitlemek yerine, Ankara’nın erken yerleşim alanları, ilk kentsel örgütlenme işaretleri ve bölgesel ağlara bağlanma süreci üzerinden okumak daha sağlıklıdır. Kent dediğimiz örgütlenme; sur, pazar, kutsal alan, idari yapı ve ulaşım bağlantılarının bir araya gelmesiyle oluşur. Ankara’da bu unsurlar, farklı çağlarda farklı yoğunluklarda birleşmiştir.

En Erken İzler: Tunç Çağı’ndan Hitit Ufuklarına

Ankara çevresindeki erken yerleşimlere ilişkin arkeolojik göstergeler, Erken Tunç Çağına uzanır (MÖ 3. binyıl). Ahlatlıbel, Etiyokuşu ve Karaoğlan gibi alanlar, bölgenin çok erken dönemde yerleşim gördüğünü işaret eder. Bu dönemde henüz “Ankara” adıyla anılan bir kentten söz etmiyoruz; fakat tarım, el işi üretimi ve yerel ticaretin nüveleri vardır. Hitit etkisi (MÖ 2. binyıl) bölge ölçeğinde hissedilir; idari ağlara eklemlenme, yollar ve geçitler üzerinden gerçekleşir. Kısacası, Ankara’nın “kuruluş hikâyesi”nin ilk sayfaları, bir kentin altyapısını mümkün kılan ekolojik ve ekonomik eşiklerin aşılmasıyla yazılır.

“Ankyra/Ancyra”: Adın İzinde Bir Kent

Antik kaynaklarda kentin adı Ankyra/Ancyra olarak geçer. Etimoloji, sıklıkla “çapa/çengel/ankor” (Yunanca ankýra) anlamına bağlanır. Bu, bir efsane olarak Phryg (Frig) Kralı Midas’ın bir çapa buluşuyla ilişkilendirilse de, dilbilim ve arkeoloji bize uyarı verir: Efsaneler çoğu kez kent belleğini inşa eder, fakat doğrudan kurucuyu kanıtlamaz. Yine de adın kalıcılığı, kentin en azından Demir Çağı–Klasik Çağ geçişinde bölgesel ağlarda görünen bir merkez olmaya başladığını düşündürür.

Friglerden Galatlara: Kentsel Kimliğin Keskinleşmesi

Frigler döneminde (MÖ 1. binyıl), bölgesel ticaret güzergâhları ve zanaat üretimi geniş bir coğrafyaya yayılır. Frig başkenti Gordion’un (Polatlı yakınları) Ankara’ya yakınlığı, iki merkez arasında kültürel ve ekonomik akışa imkân tanımıştır. Ancak Ankara’nın belirgin bir kent kimliği kazanması, Galatlarla (MÖ 3. yüzyıl) hızlanır. Galat kavimlerinden Tectosages’in Ankyra’yı bir idari merkez olarak örgütlediğine dair işaretler, “Ankara’yı kim kurdu?” sorusunu “Ankara’yı kentleştiren kimdi?” biçimine dönüştürür. Bu dönemde, yerleşimin surlarla tahkimi, pazar ve kutsal alanların konumlanması, kent olma ölçütlerini güçlendirir.

Roma Çağı: Kurucu Değil, Pekiştirici

Ankyra, MÖ 25’te Augustus döneminde Roma’ya bağlanır ve kent statüsü pekişir. Roma idaresi; yollar, kamu yapıları, su altyapısı gibi city-making (kent kurma) araçlarını güçlü biçimde devreye sokar. Kentin simgesel yapılarından Augustus ve Roma Tapınağı (içindeki Res Gestae Divi Augusti yazıtıyla), Ankara’nın imparatorluk ağındaki yerini somutlaştırır. Bu yüzden bilimsel literatürde Roma, Ankara’nın kurucusu değil, Ankara’yı “bölgesel merkez” ölçeğinde kurumsallaştıran güç olarak anılır.

Bizans, Selçuklu, Osmanlı: Süreklilik ve Dönüşüm

Bizans döneminde Ankyra, idari ve dini merkez olarak önemini korur; savunma hatları ve pazar kurgusu yeniden şekillenir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise Ankara, ipek ve sof (yünlü dokuma) üretimiyle bölgesel ticaret ağında özel bir yer edinir. Kervan yolları ve han-kervansaray sistemi, kentin ekonomik kimliğini güçlendirir. Bu uzun süreklilik, Ankara’yı 20. yüzyıla güçlü bir iç hat merkezi olarak taşır.

1923’te Başkentlik: Yeni Siyasi Kurgu, Eski Kentin Üzerine

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 13 Ekim 1923te Ankara’nın başkent ilanı, bir kuruluş değil, rol değişimidir. Başkentlik, idari ve sembolik ağırlığı Anadolu içlerine taşıyarak genç Cumhuriyetin mekânsal stratejisini belirler. Bu karar, mevcut kentin üzerine yeni kurumlar, altyapı ve planlama ilkeleri ekleyerek modern Ankara’yı şekillendirir. Yani “Ankara’yı kim kurdu?” sorusuna verilecek çağdaş cevap, “Ankara’yı başkent kılan kim?” alt sorusunu da içerir—ve burada yanıt, şüphesiz Cumhuriyet’in kurucu kadrolarıdır.

Bilimsel Sonuç: “Kurucu”dan Çok “Kurucu Süreçler”

Toparlayalım: Ankara’nın biricik bir kurucusu yoktur. Erken Tunç ve Hitit ufukları ilk nüveleri atar; Frig–Galat dönemleri kentsel çekirdeği güçlendirir; Roma kurumsal altyapıyı pekiştirir; Bizans–Selçuklu–Osmanlı süreklilik ve dönüşümle dokur; 1923 ise kente yeni bir siyasi-anlamsal eksen kazandırır. Bilimsel literatür, bu tabloyu çok katmanlı kent oluşumu olarak tanımlar. Dolayısıyla daha sıkı formül şu olabilir: “Ankara’yı kuran, ardışık uygarlıkların ve planlı kararların birikimidir.”

Meraklı Okur İçin Kısa Zihin Haritası

  • Soru 1: En erken yerleşim (Erken Tunç) → yerel üretim ve ekoloji eşikleri.
  • Soru 2: Kent çekirdeği (Galatlar) → sur, pazar, kutsal alan, idari yapı.
  • Soru 3: Kurumsallaşma (Roma) → yol, su, kamusal yapı ve hukuk.
  • Soru 4: Süreklilik (Bizans–Selçuklu–Osmanlı) → ticaret ağları, zanaat, dokuma.
  • Soru 5: Rol değişimi (1923) → başkentliğin mekânsal-simgesel etkisi.

SEO Odaklı Anahtar Kelimeler

Ankara’yı kim kurdu, Ankara’nın kuruluşu, Ancyra, Galatlar, Roma dönemi Ankara, Augustus Tapınağı, Ankara tarihi, Ankara başkent 1923, Ankara arkeoloji

Tartışmayı Canlandıran Sorular

  • Bir kenti “kurulmuş” saymak için sizce hangi eşiğin aşılması gerekir: surlar mı, pazar mı, idari merkez mi?
  • Galat–Roma dönemi altyapısı olmasaydı, 1923’te Ankara’nın başkent seçilmesi mümkün olur muydu?
  • Günümüz Ankara’sında hangi tarihi katman daha görünür? Hangi katmanların izi kayboluyor?
  • Bir kentin “kurucu süreçleri”ni görünür kılmak için eğitimde ve kamusal mekânda neler yapılmalı?

Son Söz

“Ankara’yı kim kurdu?” sorusunun en dürüst yanıtı: Bir kişi değil, birikim. Coğrafyanın sunduğu eşikler, uygarlıkların üst üste bıraktığı altyapılar ve modern dönemin planlı kararları aynı sahnede buluşunca, bugün bildiğimiz Ankara ortaya çıktı. Belki de asıl soru şimdi şu: Yarın’ın Ankara’sını hangi birikimle kuruyoruz?

::contentReference[oaicite:0]{index=0}

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort bonus veren siteler
Sitemap
ilbet yeni giriş adresisplash